Aşk, insanlığın başlangıcından beri var olan ve insan ruhunu derinden etkileyen bir duygudur. Hz. Adem'den bu yana, aşkın insanın her hücresine işlediği ve âşık olan kişinin her zaman sevgilisinin hayalini gözlerinde taşıdığı düşünülür. İnsanlar değişse de, aşkın doğası hep aynı kalır. Evrenin en tatlı mutluluğu ve en derin acısıyla yaratılmıştır. Melekler tarafından yüreğimize yerleştirilen bu duygu, bir sihir gibi sadece kalbimizle hissedilebilir. Aşk, doğanın çizdiği ve hayal gücümüzün süslediği bir tablodur. Paylaşılan anılar, zamanla bir ağrı kesici etkisi yaratır; nedensiz küsmeler ve sebepsiz affetmeler, aşkın sonsuzluğa doğru bir yolculuk olduğunu gösterir.

Aşk her ne kadar acı verici olsa da, bu acıdan bile mutluluk doğar ve umutla yaşanır. Çünkü aşk, yokluğun en dayanılmaz halidir. Sevdiğinizin ellerini tutamadığınız, gözlerine bakamadığınız ve sesini duyamadığınız anlarda bile onu hatırlamaya devam edersiniz. Eğer sevdiğiniz yanınızda değilse, kendinizi çaresiz, yalnız ve kimsesiz hissedersiniz. Bazı araştırmalar, aşkın beyindeki serotonin hormonunu etkileyerek dayanılmaz hale getirdiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle, aşk ağır bir hastalık olarak nitelendirilebilir. Çoğu kişinin gelip geçer dediği bu "aşk hastalığı", yaşandığında en derin acıları beraberinde getirir. Ancak bu acı, aşkın kıvamını, lezzetini ve değerini yaşandığı kalpte bulur. Aşkı gerçekten anlamak için yaşamak gerekir. Aşkı yaşayan bilir. Sevgiyle kalın.

Kalbimiz, vücudumuza gerekli oksijeni sağlamakla görevlidir. Ancak aşk nedeniyle, bu görevini tam anlamıyla yerine getiremeyebilir. Bu durumda kalp ağrıları ortaya çıkar.

Aşk hastalığı, şiddetli ve kısa süreli kramplar veya hafif ancak dinmeyen mide ağrıları şeklinde kendini gösterebilir.

Aşk hastalığı, kişinin solunum için aşırı çaba sarf etmesine rağmen yeterli solunumu gerçekleştirememesine neden olabilir.

Aşk hastalığı sırasında yaşanan göz kararması, altta yatan sebebin belirleyici olması açısından önemlidir.

Duygusal ve sosyal rahatsızlıklar, ellerde, koltuk altında ve ayaklarda terlemeye neden olabilir.

Aşk hastalığı, kalbin yerinden çıkacakmış hissini verir. Stres ve kullanılan ilaçlar, ritim bozukluğuna neden olabilir.

Stresten uzak durmak, ruh ve beden sağlığı için oldukça önemlidir. Bu, hatta insan ömrünü uzatabilir.

Aşk hastalığı, yeterli süre uyku alınamamasına ve uyunduğu halde uyku ihtiyacının karşılanmamasına neden olabilir.

Aşk hastalığı, sadece fiziksel belirtilerle sınırlı kalmaz; aynı zamanda duygusal ve zihinsel sağlığı da etkiler. Bu nedenle, aşkın karmaşıklığını ve derinliğini anlamak için hem bilimsel hem de duygusal perspektiflerden yaklaşmak önemlidir. Araştırmalar, aşkın beyindeki kimyasalları ve hormonları nasıl etkilediğini ortaya koyarken, edebiyat ve sanat da aşkın insan ruhundaki izlerini yansıtır. Sonuç olarak, aşk hastalığı, hem fizyolojik hem de psikolojik boyutları olan karmaşık bir durumdur.